GÜNDEME DÜŞENLERİN AKLA DÜŞÜRDÜKLERİ

GÜNDEME DÜŞENLERİN AKLA DÜŞÜRDÜKLERİ

Dr. Osman ARSLAN

 Boğaziçi Eylemleri

Amerikan Seçimlerinden sonra bu coğrafyada eski filmlerin yeni sahnelerini tekrar izlemeye başladık. YPG yeniden arka buldu Suriye’nin kuzeyinde bombalar patlıyor. Ülkede ardı ardına canlı bombalar yakalanıyor. Gezi benzeri(yani bir bahane bulup) potansiyel eylem güçleri olan örgütler (LGBT, DHKP-C, PKK… vs) aracılığı ile sokakta eylemler tezgahlanıyor. Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan olaylar da bu beşinci kol faaliyetlerinin bir tezahürü olabilir. Eylemcilerin bazı sözlerinde haklı olmaları, yüz kişiden onunun öğrenci çıkması bu gerçeği değiştirmez! Makul sınırları aşan bir dezenformasyon altında artırılan gerilim doğal bir tepki değildir.

Boğaziçi eylemlerinde Kâbe resminin yere serilmesini “asıl gündemi saptırma” olarak eleştirenlere de bir sözümüz var: “Bu akla ziyan eylemi kimse yapmaz bu ülkede, olsa olsa manipülasyondur” diyorsanız, yanılıyorsunuz; Evet, LGBT bunu yapacak cürette ve örgütlü bir yapıdır. Eğer gündem saptırmaysa bile, eylemin kendisinin komple bir millete düzenlenmiş Kâbe resmi komplosuna alet olacak zemin oluşturmasının kötücüllüğü yanında saptırma olmasının kıymeti ne olur ki?

Asıl vurgumuzu atlamayalım; bütün bu sayılan gelişmelerin yeniden ve eş zamanlı olması tesadüf olabilir mi?

Gelişmeler gösteriyor ki Trump’ın bloke ettiği ABD’nin şahin kanadını harekete geçirmek için “Biden”ın kazanması bile yetti, işbaşı yapmasını bile beklemediler. Türkiye de, bu duruma göre gardını aldı; milli politikaları bağıra bağıra yürütmeyi bırakıp eski politikalarına döndü yeniden: Kıbrıs’ta müzakere, AB ile müzakere, Körfezle uzlaşı, Yunanistan’la masa, İsrail’le işbirliği, demokratik reformlar…

Yeniden eski günlere döndüğümüzün sesidir Boğaziçi’nde atılan sloganlar. Bu bir siyaset değil, memleket meselesidir ve yeni Türkiye eski gündemlerle baş etmek zorundadır. Artık daha güçlü ve daha tecrübeliyiz. Baş edebiliriz. Üstelik bütün bu mücadeleyi yangına körükle gitmeyerek ve hukukun sınırları içinde kalarak başarabiliriz…

***

Vaniköy Camii Yangını

Bilen bilir, Vaniköy Camii sembolik eserlerden biridir. Bu tarihi mabette çıkan yangın üzerinden bir komplo teorisi kurası geliyor insanın: Padişah IV. Mehmet’i etkisi altına alan Kadızadelilerin Mevlevilik başta olmak üzere tasavvufi akımları ezdiği, Niyazi-i Mısrî’yi sürdüğü dönemde Erzurum’dan Sokullu’nun getirdiği İmam Vani Mehmet’e tahsis edilen alanda 1665 yılında yapılan cami ve etrafındaki yerleşim, tam bir Kadızadeli üssüydü. Yani anti-tasavvuf merkeziydi.

Ne zaman tasavvuf kültürü yükselse bu memlekette, Vaniköy Camii’nin başına ‘bir iş’ gelir. Ne vakit seküler yaklaşımlar güçlenir, o zaman Vaniköy ‘altın çağ’ yaşar. Vaniköy Camii yangını, tasavvuf kültürünün, tarikatçı anlayışın din kültürümüz üzerinde yeniden egemenlik ilanına işaret olmasın! Bu, adı üstünde ‘komplo teorisini’ İBB İtfaiye raporu çökertiyor: Yangın, elektrik panosundan kaynaklanmış. Ama sonuçta ‘kurgu’ bu, delillerin bile üretildiğini iddia eder, yine ayakta durur!

Kuşkusuz siyasette de, diyanette de tarikatçı geleneksel anlayışın gittikçe yerleştiği son dönemde, “Vaniköy’de yangın” diye duyunca, “Bu bir ilan mıdır?” diye sormadan edemiyor bu tarihi camiinin hikayesini bilenler.

Burası Türkiye…

***

İran’daki Uzman Nükleerci Suikastı

İran’daki Nükleerci Cinayeti de bizce mesaj doludur. Karabağ Savaşında İran’ın Ermenistan’a verdiği gözü kara destek, ‘İran devriminin rahmi’ olmuş aynı zamanda ‘Ermeni Komitacılığının üssü’ Fransa’nın büyük takdirine mazhar olmuştu. Paris; Tahran’ı ödüllendirmek için nükleer gücünü destekleyen yeni donanımlar vermek üzere de anlaşmıştı.

Tam bu aşamada bir derin el devreye girmiş olmalı ki bu nükleer ilişkinin kilit ismi öldürüldü. Bu suikastin olağan şüphelisi, Beyrut patlaması gibi, bize göre yine kuşkusuz İsrail olmalıdır. Azerbaycan için SİHA desteği bizden, suikast desteği İsrail’den oldu böylece.

Karabağ’da ise ABD’nin kucağına giden Ermenistan Azerbaycan tarafından dövülerek Rusya’ya sığınmaya mecbur bırakıldı. Azerbaycan Karabağ’ı alırken Rusya Azerbaycan’da Türkiye ile ortak ağırlık kurdu, Ermenistan’ı tamamen ele geçirdi. İran da denklemin dışına itildi. Suikast, Karabağ dengelenmesinin bir uzantısı olarak görülebilir.

***

İstiklal Marşı Yılı

Belki de yaşadığımız en güzel şey, meclisteki 5 partinin birlikte teklifi ve oy birliği ile 2021 yılının 100. sene-i devriyesinde TBMM tarafından ”İstiklal Marşı Yılı” ilan edilmiş olmasıdır.

Hoş, “Kızınızı kızımıza istiyoruz” sözüyle halk tarafından, ne anlama geldiğinin özetlendiği İstanbul Sözleşmesi de oy birliği ile geçmişti! İki taban tabana zıt kararın ikisine de aynı partiler ve aynı vekiller oy kullandılar. Bu nedenle “TBMM’de oybirliği” demek tam olarak “consensus” demek olmasa gerektir.

Fakat sonuçta kanun bu, İstiklal Marşı tüm devlet tarafından ve milletçe anılacak. Bizce de Mustafa Kemal’in “Bu milletin ruhudur” dediği, Akif’in bu muhteşem şiirinin ruhuna kanma, şuurunu yaşatma fırsatı verdiği için çok değerlidir. Emeği olanları tebrik ederiz.

Bu bağlamda sormak geliyor içimizden: İstanbul Sözleşmesini de, İstiklal Marşını da oy birliği ile kabul edebilen Meclis sizlerin de kafasını karıştırmıyor mu? Sormak gelmiyor mu size de: Siz hangisisiniz, diye. Sanki bu Meclis’te yapısal bir sorun var: Parti fark etmeksizin sistem nedeniyle hiç kimse kendisi olamıyor. Bilhassa Başkanlık modelinde Milletvekilleri daha bireysel rolleri etkin hale gelmiş yasamacılar olmalı değil midir? Bir fikri ‘koro’ halinde söyleyenler yerine kendi sesleriyle ‘solo’ konuşan insanlarla dolu bir Meclis olmalı değil midir? Hazır yeni anayasa konuşulurken, Anayasadan başlayarak bu özgürlüğe kapı aralanması isabetli olmaz mı?

Bu bakımdan konvansiyonel sisteme sahip olmasına rağmen 1921 Meclisinde bile koro yoktu, her vekil bir liderdi. Çetin tartışmalar onlara sonunda en doğruyu gösterirdi. Onlar dünyayı yenip İstiklal Harbini bu sayede kazandılar. Yüzüncü yılda 1921 ruhu, 2021 Meclisine en azından bu yönden esin kaynağı olabilir.

Elbette, Mecliste İstiklal Marşını okuyamayanların bu yönde biraz daha çaba göstermesi kaydıyla.

 

 

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 1.3Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.1Bin Görüntülenme Sayısı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 1183446

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?