Ertuğrul’un Kılıcı

ERTUĞRUL’UN KILICI

Osman ARSLAN

Diriliş-Ertuğrul dizisi izlenme rekorları kırıyor. Böylesi kültürel değeri yüksek dizilerin izleniyor olması umut verici. Yıllar yılı Batı yapımı filmlere saydırmak boşunaymış demek ki. Demek ki kalite insanları çekiyormuş. Yapınca oluyormuş. Karanlığa sövmek değil bir ışık yakmak gerekiyormuş. Emeği geçenleri kutluyoruz.

İstanbul’un Fethi’ni ele aldığımız makalemizde Süleyman Şah ve Ertuğrul’un cilveli ‘kader oyunu’ nu özetlemiştik. İçinde inanç, töre, vatan, cesaret, aşk, entrika, bilgelik ve kahramanlık dolu olan bir yeniden doğuş öyküsüydü. Şimdi muhteşem bir canlandırma ile ekranlarda. Fakat sahnelerin kültürel kodlarını çözümlemek olaylara daha bir anlam katacaktır.

Örneğin filmin jeneriğinde görkemli bir kılıç geçiyor. Bu bize Topkapı Sarayı’nda Kutsal Emanetler Dairesi’nde sergilenen ve üzerinde Göktürk alfabesi ile ‘Kayı’ yazan Hz. Osman’ın kılıcının hikâyesini hatırlattı. Üstelik bu kılıç diğer kutsal emanetlerle birlikte Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır’dan getirilmiş değildir. Farklı bir yolla gelmiştir Osmanlı’ya, Ertuğrul’un eline: Hz. Osman’a Osman Bin Talha tarafından hediye edilen bu kılıç Ertuğrul Bey vasıtası ile Osman Gazi’ye Şeyh Edebali tarafından verilmişti!

ÜÇ OSMAN’IN HİKÂYESİ

Osman Bin Talha Kâbe’yi koruyan ailenin, Süreycîler’in reisidir. Kâbe’nin anahtarı Osman Bin Talha’dadır. Süreycîler, Mekke’de meskun demir ve kılıç ustası bir ailedir. Kılıçları ve savaş yetenekleri ile ünlü bu sülale Mekke’ye MS. 450 yılı civarında geldiler. Orta Asya’dan büyük kavimler göçü yaşandığında, bu Kayı boyu aşireti, göç yollarını izlerken ticaret kervanları ile gelip, bozkırdan kaçıp ironik biçimde çölün ortasındaki Mekke şehrine yerleştiler. O dönemde Arap kabileleri birbirlerine düşmanlıkları nedeniyle Kâbe’nin anahtarını bir diğerinin almasına razı olmuyordu. Kâbe’nin anahtarını diğer kabileye vermek istemeyen Arap aşiretleri kavgalarda taraf olmayan, zaten dışarıdan geldiği için düşman sahibi olmayan, her kabilenin kendi putu varken putlara tapmadığı için de tarafsız olan, fakat tek Tanrı’ya inanan(Hanif dini mensubu) mert, dürüst ve çalışkan bu Türk aşiretine anahtarı vermekte ittifak ettiler. Mekke halkının yüzyıllardır sağladığı ilk birliktelik de bu oldu. Kâbe temsilciliği Süreycileri(Kayıları) hep tarafsız durmaya itti. Dinlerine tam bağlıydılar. Ne puta taptılar, ne de İslam geldiğinde Hz. Muhammed’e(SAV) yakınlaştılar. Fakat adil ve cesurdular. Örneğin Osman Bin Talha Müslüman olmadığı halde Mekke’deki eziyetlerden Medine’ye hicret ederken Peygamberimizin eşi Ümmü Seleme’ye çölde rastlamış, yalnız ve tehlikede  görünce onu korumasına almış ve Peygamberimizin yanına kadar götürüp teslim etmiş birisiydi.

EMANETİ EHLİNE VERİNİZ

Mekke Fethedilince Hz. Peygamber Hz. Ali’yi Kâbe’nin anahtarını almaya Osman Bin Talha’ya gönderdi. Osman Bin Talha anahtarı vermeyi reddedince ondan zorla aldı. Anahtarı getirdiğinde Hz. Peygamber ‘Ali, bu anahtarı götür tekrar Osman Bin Talha’ya teslim et’ dedi. Hz. Ali, kendi emri üzerine zorla daha yeni alıp getirdiği anahtarın iade talimatına şaşırdı. ‘Neden?’ diye sordu. Cevap şu oldu: “Çünkü Sen o anahtarı getirirken bir ayet geldi: “Emaneti ehline verin!”(Nisa 58).” Böylece anahtar aynı sülalede Arapların Süreyci adını verdiği Kayı aşiretinde kaldı. Osman Bin Talha ve sülalesi de Müslüman oldu.

Orta Asya bozkırından kuraklıktan ötürü göçtükten sonra gidip daha kurak bir yere, çöle yerleşmek akıl kârı mıydı? Belli ki Allah’ın sevki ve takdiri ile Mekke’ye gelmiş ve Kabe’ye hizmet görevi ile anahtar kendilerine emanet edilmişti. Kayılar, Mekke’nin Fetih’ten sonra da bir ayetle, bu sefer açıkça Allah’ın emri ile anahtarlar kendilerine Hz. Peygamber tarafından iade edilerek Kâbe hizmeti şerefini taşımaya devam ettiler.

ÖZEL YAPIM KILIÇ

İşte bu onurlanmış ailenin büyüğü ünlü demirci ustası Ubeydullah ‘özel üretim ve nadir eser’ saydığı kılıçlarına ‘Kayı’ mührünü basardı. Ubeydullah, özel bir kılıç yaptı, ‘Kayı’ damgasını vurdu ve Halife Osman’a armağan etti. Halife Osman Mısır’da çıkan bir asi hareketi sonucu şehit edilince, Osman Bin Talha üzerinde ayetler yazılı Kayı damgalı kılıcı kendi emanetine aldığını ilan etmiştir. Yıl 656’dır. Osman Bin Talha bu kılıcı sonradan Halife olan Hz. Ali’ye teslim etti. Hz. Ali’den bu emanet Hz. Hüseyin’e, ondan Seyyid el Rıza’ya, ondan Beyazid-i Bestami’ye ve daha sonra İmam Cafer-i Sadık’a ulaştı. Cafer-i Sadık, talebesi Hoca Ahmet Yesevi’ye emaneti devretti. Bir hikmeti olmalı ki Hoca Ahmet Yesevi, adres belirterek halifelerinden Şeyh Edebali’ye, Bilecik’e ulaştırdı kılıcı. İşte Şeyh Edebali, Yesevi işareti ile elindeki bu kutsal emaneti Ertuğrul Gazi’ye, kızını bir rüya üzerine Osman Gazi’ye verdi. Hz. Ali’den sonra silsile hep kalem erbabı idi, ilk defa kılıç bir emir eline geçiyordu.

ORKUN OSMAN OLUYOR

Aslında kılıç Ertuğrul’a verilinceye dek oğlunun adı Orkun’du. Hz. Osman’ın kılıcını oğluna verdi ve bu kılıcı almanın şerefiyle oğlunu Osman diye çağırmaya başladı. Devleti kuran Ertuğrul Gazi iken neden Osmanlı, ya da Osmanoğulları dendiği sanırız anlaşılmıştır. Hz. Osman’ın ve Hz. Ali’nin elinden gelen ve üzerinde kendi bayrakları işli olan kılıç büyük bir heyecan ve motivasyon kaynağı oldu. Bu şerefi unutmamak için Ertuğrul’un kendisi Orkun’u Osman, devleti de Osmanlı yapmıştır.

Adeta, Kâbe’yi emanet ettiği ellere, yüzyıllar boyu dirlik bulamayan Müslümanların bu başıboşluğuna son vermek üzere bu sefer Müslümanları ve Müslümanlığı emanet ediyordu yüce Allah. Bu kılıç bir ilahi işaret gibi Ertuğrul’un ocağında bir heyecan yeşertmişti. O heyecan Osman Gazi’ye; ‘bizim davamız kuru cihangirlik davası değildir! Bizim davamız Allah’ın kelimesini yüceltme davasıdır.”  Dedirtecektir. Zaten Osman Bin Talha’nın Halife Osman’a verdiği Kayı kılıcı dile gelseydi herhalde bunu söylerdi. O kılıcı tutan ve adını ondan alan eller 600 yıl sürecek şerefli kudretler aldı; İslam Dünyasını bayrağı altında topladı, İstanbul’u fethetti, Viyana’ya dayandı, adaletin ve hürriyetin kılıcı oldu. Gün geldi Osmanlı tarihteki, kılıç da müzedeki yerini aldı.

BİR KILICIN HİKÂYESİ

Osman Bin Talha, Hz. Osman ve Osman Gazi… Üç Osman’ın ve bir kılıcın özgün hikâyesi.

Bir kılıcın öyküsü ancak bu kadar güzel olabilir. Kılıcın geçtiği her elin sahibinin yaşadığı maceralarsa tarihin unutulmaz ve efsanevi olaylarıdır. Kahramanları da destansı kişiliklerdir. Bir romancı için bundan güzel konu olabilir mi? Bir senarist ve yapımcı için bundan etkili materyal çıkar mı? Ertuğrul’un kılıcı neden film olmasın? Eğer Yeni Türkiye’ye yeniden Osmanlı Misyonu yüklenecekse temellerdeki bu harçların, bu nüansların da fark edilmesinde büyük fayda vardır.

AFŞİN BEY VE İBN-İ ARABİ

Malazgirt Zaferi’nin gizli ama gerçek kahramanı Şehit Sultan Alparslan’ın can kardeşi Afşin Bey’in adıyla bir şahsın Kayı Obasına katkılarının düşünülmesi çok hoş. Endülüs bilgesi İbn-i Arabi’nin rolü de filmde güzel işlenmiş. Dahası, Nostradamos’un kehanetleri İbn-i Arabi’nin rüyalarını yazdığı kitaptan ibarettir aslında. Nostradamos da İbn-i Arabi’nin Endülüs’ü terk ettikten sonra emaneti kişiselleştirmiş bir yaramaz talebesi! Umarız Yunus Emre’nin etkisi ve ziyareti de film içinde hakkıyla işlenir. Ve umarız Şeyh Edebali’nin tartışılmaz hakkı da teslim edilir.

Osmanlı’nın bir aşığı olan Merhum Âkif’in de ruhunu şad edecek bu gelişmeler vesilesiyle vefat yıl dönümünde anmayı bir borç sayıyoruz.

Yeni Türkiye’nin filmlerini arada bir ele almak gerekecek görünüyor.

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 1.2Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.1Bin Görüntülenme Sayısı

17 Yorum

  1. Mehtap Aysel

    Osman Bey! teşekkürler bilgilendirmelerinizden dolayı…insan zihnindekileri somutlaştırabilince ‘bilgi’ , ‘bilmek’ olabiliyor. Devamını bekliyorum takip edeceğim.

  2. murat

    bilgi aldığım bir yazı . . ilk okuldan bu yana ertuğrul gazinin kurduğu bir beylik bir devlet bir imparatorluk neden osmanlı olmuştu şimdi sorumun cevabını tam taşın gediğe misali aldım . . tşk ederim

  3. fehmi arınmış

    Peygamber efendimiz tarafindan mujdelenmis turkler olarak oyle onurlu ve mutluyumki icimdeki sevinci dile getiremem ve ayrica gecmisimizi boyle guzel anlattiginiz icin tesekkur ederim

  4. Ali

    Çok güzel bi yazı olmuş emeğinize sağlık gerçekte Ertuğrul’un kılıcı kaç kg bilen varmı arkadaşlar tşkler

  5. Ahmet Yıldız

    Allah razı olsun başta bu diziyi yapanlardan sayelerinde aklıma takılan detayları araştırma gereği hissediyorum ve yine böyle bi araştırmada filmi zilerken pekde farketmediğim ama bu şekilse sizler gibi işin ehli şahıslarca verilen bilgilerce aydınlanıyoruz. Mertebemizce tarihimizden dersler çıkartmaya çalışıp istifade etmeye çalışıyoruz. Allah devamını getirsin çok hasret kalmıştık böyle çalışmalara memleketçe. Eminim samimane tarihine ilgi duyan herkes aynı fikirdedir. Hayırlı çalışmalar. Teşekkürler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 1180680

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?